Randevu saatimizdi, zamanından 10 dk. önce binadaydım. Asistan hanım beni genel müdürün (=patronun) odasına aldı, genel müdür odasında biriyle hararetli bir konuşma yapıyordu, içeri girmemin doğru olmayacağı düşüncesi ile adımlarım yavaşlayınca genel müdür ayağa kalkarak beni buyur etti ve hemen bir çay söyledi. Çaresiz konuşmanın sonlanmasını bekleyecektim. Beş dakika içinde konuşma keskin bir uyarıyla sonlandı, konuk uğurlandı, genel müdür bana dönerek bir telafi konuşması yaptı.
Kartvizitime baktı, beni dinledi ve sonra kendisi söze başladı. -“Şirketi kurdum, uzun zaman da kendi başıma yönettim. Gel zaman git zaman en büyük müşterimle ortak oldum ve bu ortaklık iş hayatımda bir dönüm noktası oldu. Bir muhasebecim vardı yüksek öğrenimliydi, mali müşavirlik belgesini hak etmişti. Kendisine çok güvenir ve bizi bırakması durumunda boşluğunu kolay kolay dolduramayacağımızı düşünürdüm ama ne var ki muhasebecimiz bizi bir gün bıraktı. Ortağım üzülmememi, insan kaynakları yöneticisinin uygun birini bana gönderebileceğini söyledi. Kısa bir araştırma sonucunda bir muhasebeci görüşmeye geldi. Gönderdikleri kişinin lise mezunu olması içimi burkmuştu ama bir şey de diyememiştim, çalışmaya başladık. Yeni muhasebecimiz kısa zamanda bizi kavradı, o güne kadar göremediğim önerilerle geldi yani kısacası ufkumu açtı. Bu örnekler bir birini takip etti. Ortağım (ortağımın insan kaynakları yöneticisi) benim ihtiyaçlarımı benden daha iyi tahlil edebiliyor ve bana yardımcı olabilecek doğru elemanı o kocaman insan kaynağı havuzundan şıp diye bulup çıkarıveriyordu. Ne tahsilât problemim kaldı, ne zamanında teslimat tasası, ne de iletişim kopuklukları. Artık sadece bana lazım olan kritik bilgileri şu cep bilgisayarımdan anlık olarak takip edebiliyorum.” dedi mutlu mutlu gülümseyerek.
Ortaklık öncesinden kalma birkaç problemli iş dışında hiç kimsede alacağı yokmuş. Böyle bir zamanda ne büyük bir saadet! Ortağının ERP sistemi, ortağının evrak yönetim sistemi, ortağının kalite yönetim sistemi, ortağının temizlik-tertip düzen anlayışı, ortağının zaman, iş ve toplantı yönetimi titizliği bir bir aşılanmış şirketine. Liste böyle uzayıp gidiyor. Dedi ki -“Eskiden kapıdaki bekçinin şapkasının tereğine kadar karışırken şimdi sadece ağabeylik yaparak şirketimi yönetiyorum. İyi ki yönetim teknikleri varmış, iyi ki ortağım bu yönetim tekniklerini kendi şirketlerinde uygulamaya başlamış ve iyi ki bu teknikleri kullanabilecek insan kaynağına sahip olabilmiş. Komşuda pişti bize de düştü. Darısı diğer yöneticilerin başına!”.
Ortağı kim mi? Güçlü bir holdingin güçlü bir şirketi. Güçlü ortak bu duruma kolay mı geldi? Hayır, emek verdi, sabırlı oldu, pes etmeden yönetim tekniklerindeki seriyi tamamladı ve bu günlere ulaştı. Evet, bence de darısı tüm patronların başına! Siz ne dersiniz? Sizin de söylecek sözünüz varsa gönderin yayınlayalım.